İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler 2021 Haziran

Mayıs ayında ABD gümrüklerinde eş konulan Uniqlo gömlekleriyle ilgili ithalatçı bu ürünlerde kullanılan pamuğun Avustralya, ABD ve Brezilya'dan temin edildiğine dair evraklar sunmuş bulunmaktadır.

Ancak ABD gümrüğü üretimin her aşamasında (pamuk, iplik, kumaş, dikim vb.) zorla çalıştırma yapılmadığı kanıtlanamadığından el konulma kararı geçerli demektedir.

Bundan sonrası için Çinli XPCC firması tarafından üretilen pamuk ve elyaf kullanılan bütün ürünlerin ABD'ye ithalatında sürekli sorun çıkacağı belirtilmektedir.

Bilindiği gibi Çin'in Sincan Bölgesinde üretilen pamuğun Uygur Türklerine zorla toplattırılması nedeniyle başta ABD olmak üzere birçok ülke ve marka tarafından yasaklanması sonucunda bazı markalar Sincan pamuğu kullanmadıklarını açıklamıştı.

Bu konuda meydana gelen son güncel gelişme ise 10 Mayıs 2021 tarihinde ABD Gümrük İdaresi tarafından yayınlanan belgeye göre Japon hazırgiyim markası Uniqlo'nun pamuklu gömlek ürünlerine ABD'nin Los Angeles kenti limanında el konulması olmuştur. Uniqlo'nun ürünlerine el konulma kararına gerekçe olarak bu ürünlerde Çin'in Sincan Bölgesinde üretilen pamuğun kullanıldığı belirtilmektedir.

Bu arada Çin'in zorla pamuk toplattırdığı için ABD yaptırımına maruz kaldığı Sincan pamuğu konusunda uluslararası bazı markaların elinden geleni tam yapmadığı konusunda eleştiriler de yapılmaktadır.

“Uygur Bölgesindeki Zorla Çalıştırmayı Sona Erdirme Koalisyonu” tarafından yapılan açıklamada dünya pamuk üretiminin beşte birinin Çin'de yapıldığı ve Çin'in pamuk üretiminin önemli bir bölümünün Sincan'da üretildiği belirtilmektedir.

Bu arada ABD, Çin'de zorla pamuk toplatma işine karıştıkları ve bu pamuğun pazarlanmasında rol aldıkları gerekçesiyle bazı Çinli şirketlere karşı yaptırım kararı almış bulunmaktadır.

ABD'de yapılan güncel bir araştırmaya göre tüketicilerin yüzde 72'sinin markaların sürdürülebilirlik konuları ile ilgilenerek ona göre alışveriş yaptıkları belirtilmektedir.

Aynı araştırmaya göre ABD'li ve İngiliz markalarının yüzde 61'inin sürdürülebilir ürünlerinin satışlarının bu iki ülkede pandemi döneminde arttığı tespit edilmiş bulunmaktadır.

Aynı markaların yüzde 50'sinin ise önümüzdeki 1 yıllık dönemde satışlarının artmasını bekledikleri kaydedilmektedir.

Aynı araştırmada tüketicilerin yarıdan fazlasının sürdürülebilir özelliği olan ve çevre dostu ürünler için normal fiyatların üstüne yüzde 40 fazla ödeme yapmaya hazır olduğu sonucuna varılmıştır.

Yine aynı tüketicilerin yüzde 34'ü sürdürülebilir mağazalar olsa oralardan alışveriş yapmak istediklerini belirtirken, yüzde 31'i ise sürdürülebilir olmayan ürünler için “fast fashion vergisi” uygulanmasını destekleyeceklerini belirtmektedir.

ABD'li Jean ve spor giyim markası Levi's, “Daha iyisini al, daha uzun süre giy” adlı bir kampanya başlatmış bulunmaktadır.

Bu kampanya sürdürülebilir üretim uygulamaları ile alternatif malzemelere ve teknolojiye yatırım yaparak nesiller boyu sürecek kaliteli giysilerin üretilmesi hedeflenmektedir.

Bu uygulamaları kendi bünyesinde katan Levi's, pamuklu kenevir ve organik pamuk gibimateryallerin kullanımının önemine dikkat çekmektedir.

Levi's yönetimi, tüm ceket ve pantolonların yüzde 70'inin kendilerine özgü su teknolojilerini kullanarak yılda 4 milyar litreden fazla su tasarrufu yaptığını açıklamaktadır.

Kampanyanın mesajını daha geniş kitlelere duyurmak için futbolcu Marcus Rashford, youtuber Emma Chamberlain ve oyuncu Jaden Smith ile anlaşıldığı belirtilmektedir.

ABD'de bir süre önce aralarında Türkiye'nin de olduğu 6 ülke aleyhinde Section 301 kapsamında başlatılan Dijital Hizmetler Vergisi soruşturmasının sonuçlandığı ve Türkiye ile beraber Avusturya, Hindistan, İtalya, İspanya ve İngiltere aleyhine tarifeler uygulanmasına karar verildiği ancak yine ABD Ticaret Temsilciliği tarafından alınan karar ile bu 6 ülkeye karşı Dijital Hizmetler Vergisine misilleme olarak alınan tarife uygulanması kararının 180 güne kadar ertelendiği belirtilmektedir.

ABD Ticaret Temsilciliği (USTR) tarafından ABD Ticaret Kanununun 301'inci bölümü (Section 301) kapsamında 2020 yılı Haziran ayında başlatılan ve ülkemizin dijital hizmet vergisi (DHV) uygulamaları karşısında oluşan zararı telafi etme gereçkesiyle bazı ürünlerde yapılan ithalata %25 oranında ilave gümrük vergisi konulması önerilen soruşturma ile ilgili olarak;

Soruşturma kapsamında ilave gümrük vergisi uygulanmaması için, Mayıs ayında gerçekleştirilen kamu dinleme sürecinde, İHKİB olarak ilave gümrük vergisi uygulanmaması yönünde görüş iletmiş; ayrıca AAFAGlobal tarafından, USTR'a iletilmek üzere,ülkemizin yanı sıra soruşturma yürütülen diğer ülkeler olan Avusturya, Birleşik Krallık, Hindistan, İspanya ve İtalya'da yerleşik soruşturmaya konu tüketici ürünlerinin sektörlerini temsil eden kuruluşların imzasına açık olan bildirimi İHKİB olarak imzalamıştık.

Sözkonusu soruşturma 2 Haziran (dün) itibariyle tamamlanmış olup, ülkemizden soruşturma kapsamı belirli ürünlerin ithalatında %25 oranında ilave gümrük vergisi uygulanmasına karar verilmiştir.

Ancak kararın uygulanması, konuya ilişkin çok taraflı müzakerelerin tamamlanmasına kadar, 180 gün süreyle (29 Kasım 2021 tarihine kadar) ertelenmiştir.

Soruşturma sonuç kararına göre, ilave gümrük vergisi getirilmesi planlanan ürünler arasında hazırgiyim ürünleri yer almamakla birlikte, “suni-sentetik baskılı ve baskısız çarşaflara” önlem uygulanmasına karar verilmiştir. Öte yandan, soruşturma kapsamında önlem alınması önerilen “pamuklu perde”, sonuç kararında önlem uygulamasından muaf tutulmuştur.

Önlem uygulanması öngörülen ürünlerde ABD'nin GTİP'leri 6302.22.20 ve 6302.32.20 olmasına karşın, Türkiye'den ithalatta vergi uygulanmasına karar verilerin tüm ürünler (32 ürün) için Fasıl 99'da geçici olarak 9903.90.06 GTİP'i oluşturulmuş olup, önlem uygulaması başlatıldığında oluşturulan bu GTİP üzerinden ilave gümrük vergisi uygulaması yürütülecektir.

Söz konusu USTR Kararına https://ustr.gov/sites/default/files/enforcement/301Investigations/Turkey_DST_Action.pdf- adresinden erişim sağlanmaktadır.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin Uygur Türklerine soykırım yapıldığı iddiasıyla bazı Çinli yetkililere ve şirketlere yaptırım uygulamasıyla birlikte Çin ile Batı arasındaki mücadelenin yeni aşamasında özel şirketler ve markalar Çin'in hedefi haline geldi. Bu çatışmanın ana aktörü de Çin'in Sincan Bölgesi pamuğu.

Bilindiği üzere Çin'in Sincan Bölgesinde Çin hükümetince Uygur Türklerine karşı uygulanan politikalar, insan hakları ihlalleri ve zorla pamuk toplattırılması nedeniyle önce ABD Çin'den Sincan pamuğu ve bu pamukla üretilen ürünlerin ithalatını yasaklamış, bazı markalar da bu kararı takiben ürünlerinde Sincan pamuğu kullanmayacaklarını açıklamıştı.

Köle işgücü ve angarya iddiaları üzerine başta H & M, Uniqlo, Burberry, Lacoste, Adidas ve Nike olmak üzere Batılı markalar Sincan pamuğunu kullanmayacaklarını ilan edince, Çin hükümeti ve tüketicisi büyük tepki gösterdi. Çin Dışişleri Bakanlığı'nın ön ayak olduğu kampanya ile Çin genelinde bu markalara karşı büyük bir boykot başladı. Özellikle H & M markası, bu boykot kampanyasının birinci hedefi haline geldi ve Çinli sosyal medya kullanıcılarının saldırılarına maruz kaldı. Bu markanın ürünleri Çin'deki neredeyse tüm online alışveriş sitelerinden kaldırıldı.

Batılı markalar Sincan pamuğunu boykota devam etmek ya da Çin pazarına erişimi kaybetmek riskiyle karşı karşıyalar. Örneğin Çin, H & M'in dünyada 4. büyük pazarı. Nike için ise 3. büyük pazar. Çin genelinde bu markaların mağazalarında alışveriş yapanların sayışında son dönemde büyük düşüş gözlemlenmektedir. Çinlilerin çoğunun artık yerli markaları tercih ettiği kaydedilmektedir.

Bu konudaki son gelişme ise ABD'de bir senatör ve temsilciler meclisi üyesi tarafından temsil edilen Kongre Komitesi tarafından National Basketball Players Association'a gönderilen mektup ile bazı NBA oyuncularının Anta, Li-Ning ve Peak gibi Çinli spor markalarıyla anlaşmalı oldukları hatırlatılarak bu markaların Sincan pamuğu kullandıklarını kabul ettikleri, bu yüzden NBA oyuncularının bu anlaşmaları sürdürmemesi gerektiği belirtilmektedir.

Bu mektupla NBA, Uygur Türklerine uygulanan kötü muamele ve insan hakları konusunda uyarılmış oldu.

Diğer yandan, Çin'de ise Batılı markalara olan boykot nedeniyle Çin markaları satışlarını son dönemde artırmış bulunmaktadır. Anta ve Li-Ning spor markalarının son dönemde satışlarını yüzde 10-20 oranında artırdığı kaydedilmektedir.

Buna karşılık Nike ve Adidas gibi Batılı markaların yüzde 20 ile yüzde 50 arasında ciro kaybına uğradığı belirtilmektedir.

Skechers ise Sincan Bölgesinde bulunan fabrikasını sık sık denetlediğini ve zorla çalıştırma olmadığını belirtirken, markanın Çin satışlarında düşüş olmadığı belirtilmektedir. Buna karşın Batılı bazı STK'lar veUygur derneklerinin ise ikna olmadığı görülmektedir.

Uluslararası basına göre Myanmar darbe sonrası dönemde iş yapılacak bir yer olmaktan çıkmaktadır.

İnternetin sürekli kesilmesi, elektrik kesintileri, iş gücü eksikliği ve sürekli şiddet nedeniyle Batılı markalar burada yaptırdıkları hazırgiyim üretimine ara vermekte veya ara vermeyi düşünmektedir.

Geçtiğimiz hafta cunta bu yıl 5,8 milyar dolar dış yatırım çekmeyi hedeflediğini açıklarken, uzmanlar bu şartlar altında bu hedefin tutturulmasının imkânsız olduğunu belirtmektedir.

Geçtiğimiz aylardaki seçimleri bahane eden ordu, Myanmar'da 1 Şubat 2021'de darbe yaparak yönetime el koymuş, bu duruma uluslararası sert tepkiler gelmişti.

Bilindiği gibi H & M, OVS ve Benetton grupları daha önceden Myanmar'daki üretimlerini durdurduklarını belirten açıklamalarda bulunmuşlar ve ülkedeki durumu kınamışlardı. H & M markasının ise Şubat ayındaki darbe sonrası askıya aldığı fason üretim ve siparişleri tekrar başlatma kararı aldığı belirtilmektedir.

Myanmar'da askeri darbenin üzerinden 4 ay geçerken, 200 milyon işçiyi temsil eden uluslararası sendikalar insan hakları ve işçi hakları konularında endişeli olduklarını belirterek Myanmar askeri cuntasına baskı yapılmasını talep etmektedir.

Bilindiği gibi başta Çin'in Sincan Bölgesi pamuğu konusu olmak üzere dünyanın birçok yerinde ve ülkesinde zorla çalıştırma ve angarya iddiaları son dönemde yoğunlaşmakta ve başta ABD olmak üzere birçok ülke buna karşı tedbirler almaktadır. Bu konuda hazırlanan güncel bir rapora göre dünyanın önde gelen 37 hazırgiyim ve ayakkabı markalarının tedarik zincirlerinde meydana gelen zorla çalıştırma ve angarya olayları ile yeterince mücadele etmediği / edemediği belirtilmektedir.

Aralarında Kering, LVMH, Amazon ve Walmart'ın da olduğu Avrupalı ve ABD'li markalar ve dev firmaların bu konudaki skorlarının yüzde 50'yi bile geçemediği ve ellerinden gelen her şeyi yapmadıkları belirtilmektedir.

Almanya'da markaların tedarik zincirlerinden sorumlu olmalarını gerektiren “Supply Chain Act” 11 Haziran 2021 tarihinde Parlamentodan geçmiş bulunmaktadır.

Sözkonusu yasa ile ilk etapta 3 bin ve daha fazla çalışanı olan Alman şirketlerin yurt içi ve yurtdışındaki tedarik zincirlerinde meydana gelen çocuk işçi çalıştırma ve zorla çalıştırma gibi sıkıntılı konular nedeniyle sorumlu tutulacağı belirtilmektedir.

Yasanın 3 bin ve daha fazla işçisi olan işletmeler için 1 Ocak 2023 itibariyle geçerli olacağı belirtilirken, 1,000 ve daha fazla işçisi olan işletmeler için ise 2024'ten itibaren geçerli olacağı belirtilmektedir.

Yasanın ihlal edilmesi durumunda 8 milyon euro veya yıllık cironun yüzde 2'sine kadar ceza verilebileceği kaydedilmektedir.

Sözkonusu yasanın Alman Parlamentosu Bundestag'a ilk olarak Nisan ayında geldiği ve taraflar arası pazarlıklarla yasama sürecinin bugüne kadar sürdüğü belirtilmektedir.

Alman yetkililer yasanın mükemmel olmadığının farkında olduklarını belirtirken gelecekte yeni adımlar atacaklarını da sözlerine eklediler.

Alman Tedarik Zinciri yasası farklı siyasetçiler, partiler ve sendikalar arasında pazarlık edildiği için arzu edildiği kadar güçlü yaptırımlar içermiyor. Özellikle işveren sendikaları ve birlikleri yasanın yaptırımlarını hafifletmek için yoğun mücadele verdiler. Uzmanlara göre yasa, Kurumsal Sosyal Sorumluluk adına çok önemli bir adım ancak en yüksek standartları içermiyor.

2021 Eylül ayında seçilecek yeni hükümetin bu konuya eğilmesi ve bu yasayı daha da ileri taşıması bekleniyor. Bu arada AB'nin planladığı Tedarik Zinciri Yasasının Almanya'nınkinin ötesine geçebileceği belirtilmektedir. Yasanın çıkarılması için birçok sendika ve STK'nın yanı sıra önde gelen 130 ekonomistin de lobi yaptığı belirtilmektedir.

Özellikle 1990'lardan itibaren Çinli göçmenlerin adeta istila ettiği ve adeta gölge bir tekstil – hazırgiyim ekonomisi kurulan İtalya'nın Prato kentinde Çinli göçmenlerin pandemi nedeniyle Çin'e geri dönmeye başladığı belirtilmektedir.

Bilindiği gibi Çinli göçmenler 1980'lerin sonundan itibaren Prato'ya yerleşerek burayı kayıtdışı tekstil ve hazırgiyim üretim merkezine dönüştürmüşlerdi. Öyle ki 200 bin nüfuslu Prato'da Çinli göçmen nüfusu 25 bini aşarken, Çinlilerin sahib olduğu işletme sayısı da 6 bini bulmuştu.

Ancak pandeminin getirdiği ekonomik sıkıntılar ile ihracatın ve iç piyasadan gelen taleplerin azalmasıyla bölgede işsizliğin arttığı, pandemi nedeniyle vakaların da artmasıyla birlikte Çinli göçmenlerin yaklaşık 2,500'ünün Çin'e geri döndüğü kaydedilmektedir. Geri dönenlerin dönüşlerinde İtalya'daki sıkıntılar kadar Çin'de vakaların neredeyse sıfırlanması ve işsizliğin azalmasının da etkisi olduğu belirtilmektedir.

2019 yılına kadar Prato'da ilkokullara her yıl ortalama 200 yeni Çinli çocuk kayıt yaptırırken, 2020 ve 2021'de bu rakamın sıfıra kadar gerilediği haber verilmektedir.

Prato'daki birçok Çin kökenli ailenin maddi kriz içinde olduğu ve Çinlilerin kurduğu yerel derneklerin bu ailelere maddi yardımlarda bulunduğu ifade edilmektedir.

Pandemiden derinden etkilenen İtalya'da şimdiye kadar Kovid-19 nedeniyle yaklaşık 125 bin kişi hayatını kaybederken, Çin'de bu sayının 5 binden biraz az olduğu belirtilmektedir.

İsveç merkezli küresel hazırgiyim perakendecisi H & M firmasının global satışlarının Mart-Mayıs döneminde hızlı arttığı belirtilmektedir.

Güncel verilere göre firmanın küresel bazda toplam satışları bu dönemde geçen yıla göre yüzde 62 oranında arttığı kaydedilmektedir.

Markanın satışlarının pandemideki gelişmelerden doğrudan etkilendiği ve geçen yıl dünya genelinde birçok mağazası kapalı olduğu için net satışlarının gerilediği belirtilirken, bu yıl ise Mart-Mayıs döneminde kapalı mağazaların çoğunun tekrar açılması ve ayrıca online satışların da hızla artmasıyla toplam net satışlarda hızlı bir artış görüldüğü belirtilmektedir.

Mağazaların çoğunun açılmış olmakla birlikte çoğu ülkede ve şehirde müşteri sayısı, açılış – kapanış saatleri ve alışveriş alanı gibi konularda kısıtlamaların devam ettiği kaydedilmektedir.

Firma tarafından yapılan açıklamada Mayıs ayı sonu itibariyle dünya genelinde hala 140 mağazanın pandemi önlemleri nedeniyle geçici olarak kapalı olduğu belirtilmektedir.

Dünya genelinde aşılanma oranı artıp pandemideki yavaşlama devam ederse, kapalı olan mağazaların da açılacağı ve toplam satışlardaki artışın devam edeceği bilgisi verilmektedir.

İngiltere'nin Cornwall kentinde yapılan, dünyanın en gelişmiş 7 ekonomisine sahip ülkelerin liderlerinin buluştuğu G7 zirvesinde “first leydiler” de şıklıklarıyla dikkati çekti.

Zirvenin “moda” bölümünde en fazla konuşulan konu ise çevreci olduğu bilinen İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın eşi Carrie Johnson idi. 33 yaşındaki Carrie Johnson'ın zirvedeki etkinliklerde giydiği elbiseleri, meşhur kıyafet kiralama şirketleri My Wardrobe HQ ve Hurr Collective'den kiraladığı öğrenildi.

Carrie Johnson'ın zirvenin başlangıcında sahilde giydiği pembe Roksanda marka elbisesini 1395 sterline kiraladığı belirtilirken, söz konusu kıyafeti kombinlediği L.K Bennett ayakkabılarının fiyatının ise 175 sterlin olduğu ifade edildi. Johnson önceki gün İngiltere Kraliçesi 2'nci Elizabeth'in de katıldığı resepsiyonda ise 'The Vampire's Wife' markasının 1150 sterline satılan çiçekli elbisesini 805 sterline kiraladı.

İngiltere'de satışta olan kadın kıyafetlerinin yaklaşık yarısının polyester, akrilik ve naylon gibi petrol türevlerinden oluşan suni-sentetik maddelerden yapıldığı, geri dönüşümden gelen hammaddelerin daha az oranda kullanıldığı belirtilmektedir.

Royal Society of Arts Manufacturers and Commerce kurumu tarafından yapılan güncel araştırmaya göre Asos, Boohoo ve Missguided tarafından satılan 10 binden fazla kadın kıyafeti içerik bakımından incelenmiştir.

Rapora göre Asos diğer markalardan daha az suni-sentetik ve daha fazla pamuk kullanırken (yüzde 65 suni-sentetik), Boohoo ve Missguided'in yüzde 84 ile daha fazla suni-sentetik petrol türevi hammaddeler kullandığı belirlenmiş bulunmaktadır. Boohoo'nun alt markası PrettyLittle Thing'de ise bu oran yüzde 89'a çıkmaktadır.

Kullandıkları petrol türevi hammaddelerin yüzde 60'ını ilk defa üretilen hammaddelerden seçen Boohoo ve PrettyLittle Thing'in aksine Asos daha çok geri dönüştürülmüş hammadde kullanarak yüzde 36, Missguided ise yüzde 42 oranında seyretmektedir.

Aynı rapor, hükümete, geri dönüşümden gelenlerden imal edilenler hariç olmak üzere, petrol ve türevleri kullanılan kıyafetler için ek vergi getirilmesini tavsiye etmektedir.

Dünyanın birçok yerinde pandemiden olumsuz etkilenen işçilerin protesto ve eylem haberleri gelmektedir.

Bununla ilgili son haber Bangladeş'ten geldi. Pandemi döneminde ödenmeyen maaşlar, işten çıkarmalar ve zorunlu ücretsiz izinleri protesto eden hazırgiyim işçilerinin üstüne polis biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyun yanı sıra gerçek mermilerle ateş de açtı.

Ashulia kentinde meydana gelen eylemlerde haklarının ödenmesini isteyen hazırgiyim işçilerine müdahale eden güvenlik güçleri, 1 işçinin ölümüne, 35'inin de yaralanmasına neden oldu.

Sözkonusu işçi eyleminin asıl nedeninin Hong Kong merkezli Lenny Fashions fabrikasının Şubat ayında pandemi nedeniyle kapanması ve 5 bin işçinin işsiz kalmasıyla birlikte bu işçilerin alacaklarının ödenmemesi olduğu bilgisi verilmektedir.

Yetkililer tarafından verilen bilgiye göre işçilere şimdiye kadar 4,1 milyon dolar alacak ödenirken, 6,9 milyon dolar alacağın ise henüz ödenmediği belirtilmektedir.

ABD ve Avrupa Birliği, Airbus ve Boeing'e verilen sübvansiyonlar ile ilgili 17 yıldır devam eden ihtilafın son bulması için gümrük vergisi ateşkesini 5 yıl daha uzatarak anlaşmaya vardı.

Konuyla ilgili bilgi sahibi yetkililere göre, ABD Başkanı Joe Biden'ın da katılacağı AB-ABD zirvesi öncesinde pazartesi akşamı Avrupa Komisyonu'nda üye devletlerle anlaşma üzerinde görüşme yapıldı.

ABD Ticaret Temsilci Katherine Tai, anlaşmanın koşulları sağlandığı sürece gümrük tarifelerinin askıda kalmaya devam edeceğini söyledi.

Tarihi anlaşma Çin'in “üçüncü büyük uçak üreticisi” hedefiyle Commercial Aircraft Corp. of China'ya devlet desteklerini artırdığı bir döneme denk geldi.

2019'da Dünya Ticaret Örgütü ABD'nin Airbus'a kamu desteğine karşı 7,5 milyar dolarlık AB ihracatına tarife getirmesini onaylamış, AB de buna karşılık 4 milyar dolarlık ABD ihracatına karşı tarife açıklamıştı. Anlaşmanın müzakereleri sırasında mart ayında bu tarifeler askıya alınmıştı. İki taraf arasındaki ticari anlaşmazlıklardan şarap, viski ve diğer ürün grupları da etkilenmişti.

Böylece Trump döneminde AB ile yaşanan ticari anlaşmazlıkları gidermek için “daha uzlaşmacı bir yol izleyen” Başkan Biden, Atlantik'in iki yakası arasında 17 yıldır süren krizi sonlandırmış oldu.

ABD Başkanı Biden yaptığı açıklama ile ABD ve AB'nin, başta Çin olmak üzere “non-market” ekonomilerin haksız ticaret ve piyasa ekonomisine aykırı uygulamalarına karşılık tarafların ikili işbirliğine gideceğini de açıklamış bulunmaktadır.

Bilindiği gibi geçen hafta da ABD moda kuruluşu USFIA, 32 diğer ABD'li meslek kuruluşu ile birlikte Başkan Biden'a mektup göndererek aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ABD'nin bazı ticaret ortaklarına uygulanan “Section 232” çelik ve alüminyum tarife ve kotalarının son erdirilmesini istemişti.

Bu kota ve tarifelerin ABD'nin ticaret ortaklarıyla istenmeyen sonuçlar doğurduğunu belirten sözkonusu mektup ile, bu durumun ABD halkına da zarar verdiği zira kendilerine tarife ve kota uygulanan ticaret ortaklarının da ABD mallarına karşı önlemler uyguladıkları ve bu ürünler arasında Amerikan moda ve hazırgiyim ürünleri de olduğu ve bu ürünlerin ihracatının bu durumdan zarar gördüğü belirtilmekteydi.

ABD'de pandemi nedeniyle geçen yıl işsizlik oranı bir ara yüzde 11'lere kadar çıkarken, pandeminin gevşemesi, açılma ve ekonomik toparlanma ile tekrar yüzde 6'nin altına inmiş bulunmaktadır.

Güncel verilere göre 6 haftalık aradan sonra üst üste iki hafta ABD genelinde işsizlik başvuruları 400 binin altında gerçekleşmekte ve işsizlik yardımı alanların sayısı azalmaktadır. Bu seviyelerin2020 Mart ayından beri en düşük seviyeler olduğu belirtilmektedir.

Bu gelişmeler ABD ekonomisi açısından sevindirici olmakla birlikte açılma ve önlemlerin gevşemesiyle tekrar büyümeye geçen sektörler, işçi bulmakta zorlanmaktadır.

Yeni dönemdeki toparlanmayla birlikte en çok işçi sıkıntısı çeken sektörlerin restoranlar ile mağazalar olduğu belirtilmektedir. Bu gelişme ile paralel, hazırgiyim, ayakkabı ve aksesuar mağazalarının da çalışan bulmakta zorlandıkları görülmektedir.

ABD genelinde işsizlik oranının bu yılın Nisan ayında yüzde 6,1 iken, Mayıs ayında yüzde 5,8'e gerilediği kaydedilmektedir.